Radyo 80 | Fıstık Gibi Radyo
2021-12-20 22:17:13

Osmaniye Üstüne Güzellemeler / 2

Ahmet Doğru

anoktadogru@gmail.com 20 Aralık 2021, 22:17

Şehirlerin nice kahramanları vardır. Bunlar şehri kuran, yaşanılır kılan ve şehirde yaşamayı anlamlaştıran kutlu insanlardır. Çoğunun adı şanı unutulmuştur. Onların adsız kahraman olmasına müsebbip şehirler değil, şehirde yaşayanlardır. Gerçi her şehrin halkı vefasız değildir. Kahramanlarını sadece sokak ve cadde adına sığdırıp geriye çekilmez. Onları gelenekle, görenekle, törenle, şölenle hayatın içine katar, kültürünün başköşesine oturtur. Dolayısıyla bir şehri anlatmak, yüzlerce kişiyi anmak demektir. Şehirleri geliştiren ve güzelleştiren bu adlar, şehrin imardan ümrana yol almasını sağlar. Yazık ki kentleşme bu meziyetleri bitirmiş, şehir kahramanlarını rafa kaldırmıştır. Çünkü kent vefayı değil, parayı bilir; insanı değil, yapıyı yüceltir. Çünkü kent paranın yükselttiği binaların, gökdelenlerin pazarıdır.

Osmaniye, şehirleşme serencamını tamamlamadan kentleşmeye itilmiştir. Bu sebepledir ki kahramanları çok fazla değildir. Dahası bu şehirleşme yolunda alın teri dökenlerin çoğu da adsız kahramandır. Şehrin kahramanlarına, şehrin sevdalıları demek gerekir. Çünkü şehir için alın teri dökmek, aşk oduyla gözyaşı dökmeye benzer. Osmaniye şehrinin sevdalıları azlığın yanında meşhur da değildir. Öte yandan sevdalıları da kendi gibi fakrı zaruret içindedir ki hem geniş bir çevreye nam salamamışlar hem de nam salacak gösterişli eserler bırakamamışlardır. Fakat yoksulluk içinde güdülen aşkın maddi kıymeti olmasa da manevi kıymeti sınırsızdır.

Osmaniye’nin âşıkları yoksuldu, o yüzden de sevgilerini gösterecek büyük eserler yapamadılar demek; bir iyi niyet gösterisi, hüsnüzandır. Bunu şöyle suizanna dönüşmesi mümkündür: “Osmaniye yeni kurulan yoksul bir şehirdi ve emsallerine göre güzel değildi; bu yüzden de gerçek seveni olmadı. Bağrında yetiştirdikleri gidip başka şehirlere ilanıaşk ettiler… Hatta yeni sevgililerinin gözüne girmek için Osmaniye’ye de verdiler, veriştirdiler.” Suizan hiç hoş olmadı… Biz hüsnüzanla devam edelim!

Edebiyatçıların yeri, şehir tarihçelerinde apayrıdır. Malları olmasa da dilleri vardır. Gönülden gelen birkaç dizeyle onlar, sevgilerini çok çabuk açarlar. Aşklarını ilan için bir şiir yeterlidir ki bu kalemi kuvvetli bir şairse onun karşısında kimse malıyla da duramaz. İstanbul sevdalısı deyince hemen akla Yahya Kemal ve Orhan Veli gelir! Mübalağayı gulûv derecesinde zorlarsak, “Bu şairler, şehre sevda konusunda koskoca Fatihi bile geçmişlerdir” diyebiliriz. Osmaniye için de durum aynıdır. Benim bildiğim büyük Osmaniye sevdalılarından birisi Salih Sefa Yazar’dır. Onun “Sen ey gavurdağlım, Osmaniyelim” dizesi, katıldığımız 7 Ocak kutlamalarında hep bir adım önde durmuştur. Başka Yedi Ocak şiiri yok mudur? Çoktur tabii, ama bir tek Salih Sefa’nın şiiri bana içten gelirdi o vakitler. Bir de her şiir, sesli okunurken sarsmaz adamı. Ben de “Yedi Ocak Yangını” diye bir şiir yazmıştım, sesli okumaya elverişli değildir diye düşünüyordum. Çünkü şiirin bütün imajları sesle kendini gösteremezdi, sessiz okumaya yatkın, yarı yarıya görsel bir şiirdi. Lakin 2009’da 80. Yıl Cumhuriyet Lisesinden bir öğrenci bu yargımı boşa çıkardı, şiirimi öyle bir okudu ki “bu benim şiirim mi” dedim kendime.

Osmaniye’de kalanlar genelde, kendim de dâhildir buna, biraz mecburiyetten kalmıştır. Kimilerinin sevgisi sonradan yeşermiş, kimilerininki hiç yeşermemiş, kimileri aldırmamış, umurunda bile olmamış ve kimilerinin de yaşayıp yaşamadığından kimsenin haberi olmamış… gibisinden bir sıralama pekala yapılabilir. Çünkü şehrin imkân göstergeleri buna uygundur.

Çok şehir gezmiş biri olarak en heves ettiğim, “yaşanacak yer burası” dediğim yer Bursa olmuştu. Fakat kaderin cilveleriyle Osmaniye’ye geri dönmek zorunda kalınca Bursa sevdası kayboldu bende. Askerlik niyetiyle Şanlıurfa’ya öğretmen olarak gitmeseydim, Osmaniye’yi zor severdim belki de. Ne olduysa oldu; ilk bakışta değil ama son bakışta bir aşk hâsıl oldu. Beni tel’in edecek dostlarımdan korkmasam biraz daha açık yürekli olabilirim, lakin şunu canı gönülden söyleyebilirim; “Osmaniye, güzel bir şehir!”

Yaşamak, Osmaniye’de de birçok güzelliğiyle kendini gösteriyor. Bu güzellikleri görmek ve sevmek gerek. Sevgimiz artıkça muhabbetimiz de artar. Sevmekten korkmamalı insan. Lakin ölümlü dünyada her şey yalan olunca, aşırı sevgi ayrılığı zorlaştırır. Hal böyle olunca da insan nedense sevmeyi bağlanmak olarak görür ve sevmekten çoğu kez kaçar. Gene de biz yaşadığımız yeri, anlamak ve yaşantımızı anlamlandırmak için sevelim. Elbette her yerin kendine özgü bir çekimi, cazibesi vardır; bunları bulalım. Bunlar olursa yaşanılan yer, gözümüzde bir kat daha güzelleşir.

Şehrin adsız kahramanları bana kızmasın diye diyorum: “Sevgimizi belirtmenin yolu koruma, kollama, gelişme ve yenileşmedir.” Seviyorsanız koruyun, kollayın, gelişin, geliştirin, yenileşin ve yenileştirin. Yoksul âşıklar iseniz, “çam sakızı çoban armağanı” demeyin, güç birliği yapın. Kentleşme çepeçevre sarmadan son güzellikleri elbirliğiyle yapın. En azından bu konuda çalışan gençlere yardımcı olun. Daha ne diyeyim ki! Sakalımız da yok, sözümüz dinlensin. Seven sevsin, sevmeyene Allah yardım etsin!

Yorumlar (1)

Hasa Oruz 2 Yıl Önce

Salih Sefa Yazar benim lisede edebiyat öğretmenimdi. Bize kitap sevgisini aşılıyandı, Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.