Ayasofya – 15 Temmuz - Srebrenitsa

Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.

Güncel 29.07.2020, 15:13 29.07.2020, 15:13
Ayasofya – 15 Temmuz - Srebrenitsa

Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu ile Ayasofya, 15 Temmuz ve Srebrenitsa üzerine röportaj yaptık.





Çok çarpıcı tespit ve değerlendirmelerin olduğu bu önemli söyleşiyi ilginize ve istifadenize sunuyoruz.





Aslında Ayasofya, Srebrenitsa ve 15 Temmuz birbirinden ne kadar uzak görünse de o kadar yakındır. Tarihsel hikâyeleri birbirine uzaktır ne zaman dilimleri uyar ne de gerçekleştiği yerleri birbirine yakındır. Girizgâh olması açısından bu konuları sonuçları açısından birbirine bağlamamız okuyucularda bir fikir oluşturacaktır. Böylece belirtmek gerekir ki bugün konusu geçen tüm bu olaylar madden ve manen birbirinden uzak ve alakasız gibi gözükse de bütün olayların temelinde İslam’ın Türkler önderliliğinde yeniden yükselişe geçmesine karşı iç ve dış düşmanlarımızın her cephede verilen tepkilerini içermektedir.





Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi başta Türkiye olmak üzere İslam alemi ve dünyada nasıl değerlendirildi?





Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu: Ayasofya’nın gerçekte ne anlam içirdiğini bilmek için onun tarihini çok iyi öğrenmek gerekir. Ayasofya hem dini hem de siyasal olarak dünyada sembol haline gelmiş sayılı yapılardan birisidir. Bu nedenle ecdadımız Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethinin hemen arkasından kilise olan Ayasofya’nın camiye çevirmesi sadece dini değil aynı zamanda siyasi mesajlar da içermekteydi. 86 yıl sonra tekrar ibadete açılan Ayasofya ile işte o gün verilen mesajın aynısı, yani İslam’ın dünyada yükselişe geçeceği, devletimizin yeniden dünyada söz sahibi olmaya başladığının vücut bulmuş hali olarak nitelendirebiliriz. Yeniden güç olmaya başladığımızı göstermek suretiyle dostlarımıza güven verirken, dünyayı ilgilendiren çok önemli konularda bağımsız ve kesin kararlarla nasıl güçlü bir devlet olduğumuz konusunda düşmanlarımıza korku salmaya başladığımızın ilanıdır. İşte Yunanistan’ın son günlerdeki panik hali bu durumun açık bir göstergesidir.









Ayasoyfa'nın camiye dönüştürülmesinin 15 Temmuz'un yıl dönümünde olması ve Danıştay'ın kararı saat 14.53'te, Cumhurbaşkanının da 20.53'te millete sesleniş konuşması yapması semboller üzerinden ne anlam ifade eder ve ne tür mesajlar verir? Ayasofya'nın müzeden camiye dönüştürülmesi Papa'yı neden çok üzdü?





Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu: Ayasofya’nın yeniden cami olarak açılması kararının 15 Temmuz’un yıl dönümüne denk getirilmesi, açıkça içerimizdeki hainlere gözdağı olarak görülmelidir. Böylelikle millet olarak nasıl sımsıkı kenetlendiğimizi bu şekilde daha birçok adım atabileceğimizi de göstermiş olduk. Diğer taraftan konuya ilişkin Danıştay kararının 14.53’te açıklanmasını ise dünden bugüne düşüncesinde en ufak bir değişiklik olmayan haçlı zihniyetine karşı verilmiş bir mesaj olarak değerlendirebiliriz. Uluslararası alanda birçok konuda söz sahibi olmamız, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması sürecinde vermiş olduğumuz her mesaj ile son günlerde Doğu Akdeniz’deki yetki alanlarına ilişkin haklarımız korunmasına yönelik başarılı ve dik duruşumuzla biz hem içte hem de dışta kimseden korkmadığımızı çekinmediğimizi ve emin adımlarla hedefimize doğru yürüdüğümüzü göstermiş olduk. Tabi bu güç gösterimiz Hıristiyan dünyasını panik ve endişeye sevk etmektedir. Bu nedenle aslında papanın duyduğu şey üzüntü değil panik ve korku halinin bir tezahürü olduğunu söyleyebilirim.





15 Temmuz Darbe Girişimi ve Milletin Zaferi





Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu: 15 Temmuz sadece basit bir darbe teşebbüsü olarak nitelendirilemez. Bu milletin ekmeğini yiyip suyunu içen evlat diye bağrımıza bastığımız insanların, bizi sırtımızdan hançerlemeye varan vatan hainliğine nasıl ve neden tevessül ettiklerinin çok iyi etüt edilmesi gerekmektedir. Gerekmektedir ki tarih tekerrür edeceği için başımıza gelecek bu tür olaylarda her daim uyanık ve diri olalım. 15 Temmuz darbe girişiminde belki 50 seneye yakın sinsi bir örgütlenmenin kendi yapısını herkesten gizli tutarak küresel güçlerin emrinde geçmişten beri planladıkları topraklarımızı işgal planlarını uygulamaya koymuşlardır. Milli iradenin kalbi olan meclisimize ve kendi kardeşine acımadan bomba yağdıran bu alçaklar çok şükür ki emellerine kavuşamadan Rabbimin lütfü ve sonrasında başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet büyüklerimiz, vatansever askerlerimiz, polislerimiz ve kahraman milletimizin şanlı direnişiyle kahramanca bertaraf edilmiştir.





Eğer hain darbe başarılı olsaydı ve sızıntıların planladığı gibi bir dış müdahale gerçekleşip ülkemiz bir kaosa sürüklenseydi her şeyden önce tam bağımsızlık ve egemenlikten bahsetmek artık mümkün olmayacaktı. Allah bilir belki de yüzlerce sene sürecek gözükmeyen ama hissedilen bir sömürge ülkesi olarak Türk milletine esir hayatı yaşatılacaktı. Çok şükür bugün bunlardan çok uzaklaştık ama bundan sonraki süreçte hiçbir zaman rehavete kapılmamamız gerektiğini de öğrenmiş olduk. Çocuklarımıza ve gençlerimize hainliğin her yerden gelebileceğini bu nedenle güçlü olmak için her zamankinden daha fazla çalışıp olaylara karşı çok daha dikkatli olmaları gerektiğini öğreteceğiz.









15 Temmuz'un siyasal, ekonomik ve toplumsal etkileri ne oldu?





Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu: Şüphesiz 15 Temmuz başta ekonomik olmak üzere siyasal ve sosyal hayat üzerinde birçok olumsuz etkileri olmuştur. Zaten bu tür hain girişimlerin hedeflerinden birisi de asıl hedefe ulaşamasalar bile bir yıpratma süreci oluşturmak istemeleridir. Hain girişimin hemen ardından ekonomik istikrarsızlık ortaya çıkmış, faizler yükselmiş, yatırımlar azalmış ve dövize talep artmıştı ancak akabinde Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında hızlı toparlanma süreci yaşanmıştır. Bu süreç içerisinde siyasilerden kimi hain darbe girişimini sulandırarak adeta saflarını belli etmişlerdir. Bugün gelinen noktada zaten kimlerin siyasi ittifak içerisinde olduğu, hangi mihraklara taşeronluk yaptıkları açıkça görülmektedir. Ancak düşüncem o ki, bu hain girişimin açtığı en büyük yara sosyal boyutta olmuştur. Kendi kardeşine kuşun sıkan, kardeşi kardeşe düşman eden, birbirine karşı şüphe içinde olan ve güveni zedelenmiş toplumumuzun sıkıca kenetlenmesi gerekmektedir.





15 Temmuz'un 4. yılında algılar ve olgular neler?





Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu: 15 Temmuz bu milletin vergileriyle okuyan binlerce sızıntının, başta milletin Cumhurbaşkanına, milletin meclisine ve esas olarak millete ihanetinin kahramanca bertaraf edilmesidir. Milletin geleceğine ipotek koyma teşebbüsüne milletin direnişidir. Küresel güçlerin elinde devletin en mahrem yerlerine saldırıdan kurtuluşumuzdur. Küresel güçler geçmişten beri planladıkları topraklarımızı işgal planlarını uygulamaya koymuşlardı. Bu Sevr’in adeta silahlı bir tekrarıydı. Rabbimin lütfu ve sonrasında başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet büyüklerimizin, vatansever asker ve polislerin ve kahraman milletimizin şanlı direnişiyle Sultan Alparslan’ın emaneti korunmuştur.





15 Temmuz uzun yıllardır ciddi bir ivme kazanan gelişmemizi bir süreliğine duraklatmıştır. Sosyolojik olarak toplumsal bağlarımızı ve güven duygumuzu bir süreliğine zayıflatmıştır. Atayurt Orta Asya’dan beri nice badireyi sabır ve vakar ile aşan necip milletimiz kısa zaman içinde bu hainliğin izlerini de üzerinden atmıştır. Birlik beraberliğimiz kuvvetlenmiş, sosyoekonomik etkiler zamanla silinip gitmiştir. 15 Temmuz başarılı olsaydı vatanımızı işgale çağıracakları terör yuvaları, artık ordumuzun kontrolü altındadır. Suriye ve Irak’ta yapılan son derece başarılı operasyonlarla başta hain Fetö olmak üzere bütün terör örgütleri hak ettikleri cevabı aldılar.





Eğer hain darbe başarılı olsaydı ve sızıntıların planladığı gibi bir dış müdahale gerçekleşip ülke bölünseydi geçtiğimiz Cuma günü bütün dünyanın işittiği dostların huzur, düşmanların korku duyduğu o kutlu ses yankılanmayacaktı. Küresel güç yolundaki ülkemiz belki de egemenlik sınırları dışında kalacak şanlı emaneti açamayacaktı. Osmanlı toprakları başta olmak üzere, bu ümit insanların içine düşmeyecekti. Bu güce ulaşamayan ülkemiz, Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle Temmuz ayı içerisinde Sırp Hükümeti ile sadece Boşnak halkın yaşadığı Novi Pazar’a ulaştırılmak üzere bir sağlık yardım anlaşması imzalamayacaktı. Belki gücümüz Srebrenitsa’ya yetişemedi ama oluşabilecek muhtemel pek çok Srebrenitsa bu kutlu devletin ve asil milletin birliği ile önlenmiş olmayacaktı. Bu mesajın verilmesi hain plandan 4 sene gibi kısa bir süre sonra, Fatih’in övgüye mazhar olmuş şanlı ordusunun çeşitli yollarla (askeri destek, koruma ve sağlık vb) yeniden üç kıtaya ulaşmasının sesidir.





Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi başta Türkiye olmak üzere İslam alemi ve dünyada nasıl değerlendirildi?





Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu: Ayasofya’nın ibadete açılması bir manifestodur, malumun ilanıdır. Ayasofya her haliyle bir semboldür. Ülkemiz için Ayasofya, dünyaya verdiğimiz pek çok mesajın ardındaki egemenliğimizin sembolüdür. 2023 vizyonu doğrultusunda istikametimizin tescilidir. Açıklanma saatinden, okunan ezanların şekline kadar her tavır derin mesajlar içermektedir. Cennet mekan Sultan Fatih Han’ın mirasının önce 2023 sonrasında 2053 yılına heyecanla taşınacağının en büyük göstergesidir. Milletin üstüne bombaların atıldığı o kara geceden neredeyse tam 4 yıl sonra bu millet hakimiyetini Ayasofya meydanında taçlandırmıştır. Ayasofya’nın mevcudiyeti bizim için nasıl anlamlar içeriyorsa Hristiyanlar içinde benzer anlamlar içermektedir. Nasıl ki Kayser-i Rum ünvanını kullanan Fatih Sultan Mehmet Han’ın kudretinin esas kaynaklarından biriyse, mezhepsel farklılıklara rağmen Hristiyan vahdetinin kaynaklarından birisi olmuştur. Aradan geçen yüzyıllara rağmen hazmedilememiş bir fethin, kadim batı için son teselli kaynağının elden gidişidir. Papa Francis ve Patriğin gözyaşları kaybetmenin belgesi olarak değerlendirilebilir. O yüzdendir ki; Ortodoks Hristiyanlığın sembolüyken İstanbul’un fethiyle İslamiyet’in bir sembolü haline dönüşen Aya Sofya’nın ibadete açılması Katolik Hristiyanlığı da üzmüştür. Papa İstanbul’u düşünerek üzüldüğünü beyan etmiştir. Bizans’ın (Ortodoks) sembolü olan bu mabedin önemi buradan da anlaşılmaktadır. Haçlı seferleri sırasında defalarca yağmalanan bu mabedin Katolikler tarafından neden bu kadar gündeme getirildiği aşikardır. Başta da söylediğim gibi bu olay bir manifestodur. Neyin manifestosu? Türkiye’nin İslam aleminin lideri olduğunun manifestosu. Bu sebeple Batı ve Hristiyanlar bu tepkileri vermektedirler. Bu bağlamda Aya Sofya’nın ibadete açılmasının sadece sembolik anlamı yoktur.









Avrupa'nın göbeğinde tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen Srebrenitsa Soykırımı neden faili meçhul olarak kaldı? Avrupa’da giderek artan İslamofobi ile Srebrenitsa soykırımının reddini nasıl okumak lazım?





Prof. Dr. Susran Erkan Eroğlu: Srebrenitsa hiçbir zaman bizim utancımız olmayacaktır. Kalleşçe katledilen masum kardeşlerimizin şehadetine mavi kelebekler şahit olmuştur. Onlar ölü değildirler, orada açılan çukurlar Avrupa’nın vicdanının, ahlakının ve onurun gömülü olduğu yerlerdir. Auschwitz’i anan zihniyet, Srebrenitsa’yı elinde içki şişeleri ile gelen kasaplara teslim etmiştir. Onca acının üstüne Clinton’ın haksız planı her an yeni acılara kapı açacak şekilde bir hançer gibi Balkanların kalbine saplanmıştır. Yaşananlara rağmen kahraman Boşnak halkı hala kendilerini yönetememektedir. Sırplara ve Hırvatlara ülkelerine veren sistem adaletini Bosna üzerinde sağlamamıştır. Savaşa ve ardındaki izlere rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Balkanlara hala adaletle bakmaktadır. Balkan gezilerimin birinde şahit olduğum bir olayın örneğini vermek bu noktada önemlidir. Sırp ve Hırvat köyleri arasında çıkan olaylara müdahale etmek üzere giden Alman ve Hollandalı askerler köylüler tarafından geri çevrilmiş, Türk Barış Gücü askerlerini talep etmişlerdir. Türk askerleri gelene kadar olaylar dindirilememiştir. Bu ülkemizin, insanımızın ve askerimizin dünyadaki imajıdır. Türk her zaman beklenen, umut edilendir.





Irkçılık Srebrenitsa ile bitmemiştir. Suriye savaşından sonra Avrupa kıtasında hayalet gibi dolaşmaktadır. Bir tarafta 3 milyon sığınmacıya kucak açan bir zihniyetle, binlerle ifade edilen sığınmacı kabul eden koskoca bir kıtanın kıyaslanması mümkün değildir. 2000 sığınmacı Avrupa kıtasında mevcut olan bütün düşmanlıkları ortaya çıkarmıştır. İslamofobi, İslam Dünyası başta olmak üzere global bir mücadeleyi hakketmektedir.





Toplu mezarları bulduran mavi kelebekler bugün Ayasofya’nın minarelerinde, Ömer Muhtar’ın tutuklandığı Libya çöllerinde, Türkmen diyarı Halep’te özgürce uçabilmektedir. Mazlumların umudu olan bu ülke yaşadığı ihanetlere, beslenen hainlere rağmen din, dil, ırk ayrımı yapmadan barışın ve adaletin temsilcisi olmaya devam edecektir. Allahın izniyle, 2023-2053-2071 mefkureleri bu milletin şahlanışının kilometre taşları olacaktır.


Yorumlar (0)
17
açık
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 33 90
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 33 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 32 81
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 32 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14